BEBEĞİNİZİN İLK GÜNLERİ

Hücre seviyesinde başlayan yaşam döngüsünün birinci ve kolay olan bölümü tamamlanmak üzere. Gerçekleşecek doğumla birlikte 9 ayı aşkın süredir anne karnındaki rahat ortamda devam eden yaşam artık tek başına sürdürülmek zorunda. Önce nefes almak öğrenilecek, sonra beslenme ve sırasıyla diğerleri...
Hayatın ilk 28 günlük dönemi “yenidoğan” dönem olarak tanımlanıyor ve hayat serüveninin ilk sınavı da bu dönemde veriliyor. Anne karnında son derece rahat bir ortamda ve bütün ihtiyaçları anne tarafından karşılanan bebek doğumda göbek kordonunun kesilmesiyle birlikte artık tüm dengelerini kendisi sağlamak zorunda. Anne karnındayken kapalı olan akciğerler ilk nefesle birlikte açılıyor, bebek nefes almaya başlıyor, kanındaki oksijen oranı hızla artıyor ve cildi pembeleşiyor. Göbek kordonu kesildiği için birçok metabolik dengeyi kendi kendine sağlamaya çalışıyor. Doğumdan sonraki birkaç gün bebek için dünyaya adaptasyon dönemi olarak geçiyor.
Ancak her 10 sorunsuz hamileliğin bir tanesinde doğumda bebeğin adaptasyon için yardıma ihtiyaç oluyor. Toplamda da 100 tane sağlıklı ve sorunsuz gebenin 1 tanesinin doğumunda bebeğe kalp masajı yapmak ya da akciğerlerine hava göndermek için solunum cihazına bağlamak gibi işlemlerin yapılması gerekebiliyor.
“Hayatın ilk birkaç dakikası içinde yapılması gereken işlerin doğru yapılmamasından kaynaklanan birçok ciddi problem yaşanabilir. Oksijenlenme süreci gecikirse, başta beyin olmak üzere bütün organlar zarar görür. Oksijenin azalması, karbondioksit miktarının artması asidoz denilen bir tabloya yol açıyor ve beyin hücreleri ölmeye başlıyor. Beyin hücreleri kendisini yenileyemediği için yerine yeni hücreler konamıyor. Bu asfiksi dediğimiz durumun sonucunda bedensel ve zihinsel gelişim geriliği, epilepsi, okul başarısızlıkları ya da en kötüsü spatisite gibi ileriye yönelik pek çok sorun oluşabiliyor.
Anne sütü bebeğin sağlık sigortası
aAdaptasyon sorunların çözülmesinden hemen sonra metabolik olaylar geliyor. Bebek tüm besinlerini anne karnında kordon vasıtasıyla alırken, doğduktan sonra kendisinin beslenmesi ve erkenden anne sütü alması gerekiyor. Bebeğin erkenden anne sütü almasını sağlayabilmek için yapılabilecek en önemli uygulama, bebek ve annenin ayrılmamasını sağlamak oluyor. Bu nedenle , en kısa zaman içinde bebeğin emzirilmesi sağlanmaya çalışılır. Annenin memesinde bulunan süt, annenin tüm bağışıklık siteminin hücrelerini ve antikorlarını içeriyor. Ve mikroplara karşı müthiş bir koruma sağlıyor. Dolayısıyla bebek, doğduktan sonra ilk saatlerde KOLOSTRUM dediğimiz ilk sütü alırsa birçok hastalığa karşı korunma sağlanmış oluyor.


Aile, çocuk doktoruyla ne zaman tanışmalı?
Olayın son derece önemli bir başka püf noktası ise, anne ve babanın çocuk doktoruyla tanışma zamanı.İdeal tanışma zamanının doğum öncesinde, doğuma yakın bir zaman diliminde gerçekleşmelidir. Böylece hekim ve aile arasında güven mekanizması işlemeye başlıyor, anne çok daha rahat doğuma giriyor.Bebek izlemleri sırasında bebekte ya da annede bir sorun çıktıysa ve bu sorun nedeniyle gebelik beklenenden daha önce sonlandırılacaksa ya da bebek riskli bir bebek olacaksa, çocuk doktoruyla anne ve babanın iletişimi o noktada daha bir önem kazanıyor. Doğum sonrasında ilk dakikalar, saatler çok önemli ve her şeyin senkronize yapılması gerekiyor. Bebeği izleyen ekip; doktor, bebek hemşiresi ve bebeğin ailesinden oluşuyor.


Sütün gelmesi için bebek anneye yardım ediyor
Bebek doğduğunda, çocuk doktoru bebeği alarak ilk solunumun başlaması için gerekli işlemleri yapıyor. Islak bir ortamdan kuru bir ortama geçen bebeklerin çoğu, kurulanır kurulanmaz ağlamaya başlıyor, ciltleri pembeleşip, normale dönüyor. Göbek kordonu kesiliyor ve doğum normalse, daha doğum odasından ayrılmadan bebek kurulanıp annenin üzerine yatırılabiliyor. Karnın üzerine yatan bebeklerin bazıları içgüdüsel olarak anne memesini buluyor. Daha doğum masasında bebek anne memesini tutar ve orada emerse anneye çok büyük uyarı yapmış oluyor ve beyin süt üretimi için emir veriyor. Memeden süt gelmeye başlıyor. Bu sebeplerden dolayı sezaryenle doğumdan çok normal doğumu öneriyoruz, normal doğum sonunda annenin bebeğini çok kısa bir süre içinde emzirebildiğini vurguluyor. Anne sütüyle beslenmeye başlayan bebek mümkün olduğunca çabuk eve gönderililebilinir..


Hastaneden çıkmadan yapılan tarama testleri
Bebek eve gitmeden bazı tarama testlerin yapılması gerekiyor. Bebeklik döneminde hiçbir bulgu vermeyen ama yaş ilerledikçe ortaya çıkan ve bulgu vermeye başladığında tedavisi için çok geç kalınmış olan doğumsal metabolik hastalıkların erken tanısında bu testler ayrı bir önem taşıyor.
Bu testlerin başında fenilketonüri ve hipotiroidi geliyor. Bu hastalıklar klinik belirti vermeye başladığında çok geç kalınmış olunuyor ve tedavisi çok güç zeka geriliklerine yol açıyor. Bu sorunlardaki önemli bir kazanım ise, fenilketonürinin tarama testi yapılıp da bebekken tanısı konabilerse, ilk bir ay içerisinde gerekli tedavi yapıldığında, çocuk tamamen normal bir şekilde büyüme devam ediyor. Fenilketonüri taraması topuktan alınan bir damla kanla yapılıyor. Yaklaşık 10 gün içinde sonuç ortaya çıkıyor. Fenilketonüri şüphesi olanlarda ise test bir kez daha tekrarlanıyor.
“Bu bir tarama testi olduğu için ailelerin içlerinin rahat olması gerekli, önemli olan hiçbir çocuğun atlanmaması. Çünkü bir takım sağlam çocukta test sonuçları pozitif çıkabiliyor. Bu çocuklara ikinci ve daha ayrıntılı test yaptığımızda ise sağlam çocuklar daha rahat ayrılabiliyor. Yaklaşık beşbin kişide 1 tane fenilketonüri olmasına karşın ilk taramada çok daha fazla kişide şüpheli sonuç çıkıyor. Bu nedenle test sonuçları pozitif çıktığı zaman ailelerin çok fazla sorun yaratmasına gerek yok, asıl sonuç ikinci testin sonucunda belirlenecektir. Biz bu nedenle şüpheli grubu geniş tutuyoruz.”
“Test pozitif çıkarsa bebeğe özel bir beslenme uygulanıyor. Bu hastalıkta bebekler dışarıdan aldığımız besinlerde bulunan fenilalanin dediğimiz aminoasidi parçalayamıyor. Bu nedenle hiç fenilalanin almaması gerekiyor, bunu aldığı zaman fenilalanin, fenilketonlara dönüşüyor ve vücutta sindirilemediği için de birikiyor ve zamanla beyine hasar vermeye başlıyor. Fenil alanin tüm protein içeren gıdalarda bulunuyor. Büyüdükçe de yaşına uygun o diyetler düzenleniyor. Anne sütü fenilketonürili bebeklerde ölçülü olarak verilebiliyor. Günümüzün gelişen gıda teknolojisi sayesinde bu hastalar için uygun proteinli gıdalar da üretilmeye başladı. Bu sayede çocuklardaki gelişim geriliği de ortadan kalkmış oluyor.


Hipotroidi tarama testi
Hipotroidi tarama testi ile tiroid bezinin çalışması takip ediliyor. Çünkü tiroid bezi vücutta son derece önemli bir organ. Hızlı çalışması durumunda metabolizmayı hızlandırıyor. Hızlı çalışan metabolizmaya bağlı olarak kilo kaybı, sinirlenme, ellerde titreme gibi sorunlar yaşanabiliyor. Tam tersine tiroid bezinin yavaş çalışması durumunda ise, kişide kilo alımı, yorgunluk, haraketlerin yavaşlaması gözleniyor. Bebeklerde ise hipotiroidi doğrudan beynin gelişmesi üzerine etki ediyor. Tiroid bezi yavaş çalışıyorsa, beyin gelişimi sağlanamadığı için kretinizm denilen, hipotroidiye bağlı bir hastalık ortaya çıkıyor. Aslında hipotiroidi tarama testi de son derece basit bir şekilde gerçekleştiriliyor. Fenilketonürideki gibi alınan bir damla kanla sonuca ulaşmak mümkün. Bebekte hipotiroidi çıkmasındaki en önemli risk faktörü ise kalıtsal özellikler oluyor. Ancak hala sebepleri çok iyi bilinmiyor.
Yaklaşık 10 binde 1’lik görülme oranı var. Tedavi edilmeyen çocuklarda ise ağır zeka geriliği ile giden bir tablo ortaya çıkıyor. Bu nedenle mutlaka tanısının konmuş olması ve tedaviye geçilmesi gerekiyor.”
Bu denli önemli bir problem olmakla birlikte tanı konduktan sonra tedavilerinin de bir o kadar kolay ve ucuzdur. Tiroid hastalıklarında bir ilaç tedavisi uygulanıyor. Tanı konar konmaz da tedaviye başlamak gerekiyor. Tabletler şeklinde verilmesine karşın suda rahat eridiği için, bebeğin yutmasında problem yaşanmıyor. Aynı zamanda son derece etkili ve ekonomik bir yöntemdir.


Fenilketonüri ve hipotroidi ne zaman fark edilebiliyor
Eğer tarama testleri zamanında yapılmazsa ilk iki üç ay içerisinde sorunlar bulgu vermeye başlıyor. Bebek etrafla çok fazla ilgilenmiyor. Bu dönemde annesine gülümsemesi, etrafı seyretmesi gerekirken bu davranışlar gözlenmiyor. Hipotroidinin kendine özel bulguları gözleniyor. Bunların başında da kabızlık geliyor. Bebek daha ilk ay içerisinde kabızlık yaşıyor. Çok hareketsiz olduğu gözleniyor, kafasında bıngıldak denilen boşluklar çok geniş oluyor. Sarılık süresi uzuyor. Bu bulgular hekimi hipotroidi varlığı konusunda şüphelendiriyor.2009 yılında yeni bir tarama testi yapılmaya başlandı: Biotinidaz eksikliği. Vücudumuzda “biotin” vitaminini üreten enzim biotinidaz. Eğer doğuştan itibaren bu enzimin eksikliği varsa biotin eksikliğine bağlı ilk olarak deri hastalıkları ve ardından da beyin gelişiminde bozukluklar olabilir. Tanı erken konursa vitamin desteği yapılarak hastalık tedavi edilir. Eğer ailede akraba evliliği, farklı bir metabolik problem, bebek ölümü öyküsü varsa risk oluşacağı için genişletilmiş tarama testi uygulanıyor. Topuktan alınan bir damla kanla yapılan genişletilmiş tarama testinde yirmiye yakın hastalığa bakılıyor. Tarama testlerinin en ideal alınma zamanı ise 7-10. günler arasında. Yeni doğan bebeklerdeki diğer tarama testleri ise işitme taraması ile kalça ultrasonografisi oluyor. Bu sayede işitme kayıplarına çok erken safhada tanı konabilirken, aynı zamanda kalça ultrasonografisi ile de ileriki dönemlerde olabilecek kalça çıkığı riski de önceden saptanmış oluyor.
Yenidoğanın hemorajik hastalığı denilen sorunun yaşanmaması için doğar doğmaz her bebeğe mutlaka 1 miligram K vitamini enjeksiyonu da yapmak gerekir.


Sağlıklı bebeği bekleyen sorunlar neler olabiliyor?
Sağlıklı bebeği bekleyen sorunlardan bir tanesi yenidoğan sarılığıdır.Sarılığa neden olan madde bilirübin ve bu madde kan hücrelerinin parçalanması sonucu oluşuyor. Bebeklerin vücudunda bilirübin ise daha fazla oluşuyor ve karaciğer bu maddeyi safrayla birlikte alarak barsağa yolluyor, oradan da dışkıyla dışarı atılıyor. Yeni doğanların karaciğeri erişkinlere oranla daha yavaş çalıştığından bilirübini atmakta gecikiyor ve vücuttaki bilirübin düzeyi artarak sarılığın ortaya çıkmasına neden oluyor. Ama anne ve bebekte kan uyuşmazlığı varsa, bebeklerin alyuvarları çok daha hızlı bir şekilde parçalanmaya başlıyor ve çok yüksek miktarda bilirübin ortaya çıkıyor. Karaciğerden de atılamadığı için toksik düzeylere ulaşabiliyor. Bu noktaya gelindiğinde, ilk etki yine beyin üzerinde oluyor ve önce işitme sinirleri zedeleniyor ve eğer yüksek sarılıktaki bir bebek yeterli düzeyde tedavi edilemezse ileri yıllarda ömür boyu taşıyabileceği bazı nörolojik sorunlar yaşayabiliyor. Hiç takip edilmemiş bebeklerde yüksek sarılık nedeniyle ileri yaşlarda spastik kalma riski dahi olabiliyor. Bebeklerin yarısına yakınında bebek sarılığının görülebildiğini ve çoğunlukla da hafif bir seyir izleyerek gecer, ancak kan uyuşmazlığı durumunda şiddeti artar.“Her bebeğin belli limitleri bulunuyor. Kan değişimi ve fototerapi yapılması gereken bilürübin değerleri faklıdır. Ve fototerapinin bebeklere hiçbir sakıncası olmadığının bilinmesi gerekiyor. Fototerapi uygulaması sırasında bebeklerin gözleri korunuyor. Bilirübinin çok yükselmesi durumunda ise yapılması gereken tedavi kan değişimi oluyor.


Eve gidildiğinde dikkat edilmesi gereken noktalar
Tabiki en önemli kriter bebeğin sadece anne sütüyle beslemektir.
“Gebelik boyunca ve doğumdan sonra da hem annenin hem de babanın hiçbir şekilde sigara içmemesi gerekiyor. Yine bebeğin hiçbir şekilde sigara dumanına maruz kalmaması gerekiyor. Oda sıcaklığının 22-24 derecede olması yeterli oluyor. Özellikle kış aylarında bebeklerin çok sıcak ortamlarda soba yanında bulundurulması sakıncalı. Yatağın kaloriferin ya da sobanın yanına konması ani bebek ölümlerini artıyor. Bu nedenle de bebek mümkün olduğunca ısıtıcılardan uzak tutulmalı ve kat kat giydirilip sarılmamalı. Ani bebek ölümlerindeki bir başka risk yaratan unsur ise, bebeğin yüzükoyun yatırılması oluyor. Bu nedenle biz geceleri bebeklerin sırt üstü yatırılmasını istiyoruz. Bebeğin kalça sağlığının gelişmesi için de mutlaka ara bezi kullanılmalı. Beslenme konusunda da sadece anne sütü öneriyoruz ve bunun yanında gerekli bazı vitaminleri öneriyoruz. Bebeklerin yaklaşık ikinci haftadan itibaren, günlük 4 damla D vitamini damlası kullanması gerekiyor. Bu şekilde hızla büyüyen kemiklerin sağlamlaşması sağlanıyor.”
 


Etiketler : Bebeğinizin İlk Günleri